2.10.2009

Pektuslu ve Aşk


Pektuslu bir zitaretçimiz aşka bakışını ve hayatındaki bazı engelleri anlatan yazısını okurlarımızla paylaşmamı istedi. "Pektuslu olmayanlar bizi anlasınlar!" diye bana iletmiş.. Kim bilir belki de aileler bile bu konunun farkında değil... "Bir pektuslu aşkı nasıl yaşar?" ya da "Çekincelerinden yaşayabilir mi?"... Bu durum onun hayatına (iş, eğitim, sosyal çevre, aile) ve psikolojisine nasıl etki eder? Hiç düşündünüz mü? İşte bir Pektuslunun kendi kaleminden samimi bir anlatım...

...........

Bir şeyler diyorum işte. Değişsin istiyorum bir şeyler. Değişmesini istediğim o bir şeyler ve çevremde olup biten her şey, iki tutkulu aşık gibi birlikte yaşamak zorunda olduğum,göğüs kafesimdeki şekil bozukluğunu hatırlatıyor bana. Nerden çıktı bu akşam saati değişmek arzusu, Kara kuvvetlerinin sitesini ziyaret etmek ve o sitede sözleşmeli subay alımı ilanını okumak. Oldu işte bir kere.

Bundan beş sene önce üniversite tercihleri yaparken karşıma çıkan ve ÖSS kitapçığının açıklamalar kısmında yer alan özel koşullar bölümündeki “…vücudunun herhangi bir yerinde şekil bozukluğu bulunmamak, güvercin ya da kundura göğsü vs. kusurları olmamak” şeklindeki o iç burkan cümleler burada da karşıma çıkıyor…

Hani hep ihtiyatlı geçmiştin önünden nerede bir askerlik şubesi görsen ve ürkerek bakmıştın biraz da. Oysa çok istemiştin idealist bir asker olmayı. Yakınlarından biri çocukluğunu yaşadığın bir dönemde büyünce ne olacaksın diye sorduğunda belki bilerek belki de bilmeyerek düşünmeden subay olacağım diye cevap vermiştin hani… Ne acı bir şey çok isteyip de o istediğin şeyi olamamak ve ne acı o kitapçıklarda güvercin ve kunduracı göğsü gibi kusurları olmamak şeklinde sertçe bir söyleme maruz kalmak.

Sen de farkındaydın ağzınla kuş tutsan da tüm soruları doğru cevaplasan da sen idealist bir asker olamayacaktın. Evet, Elmira hayat işte bu. Yine de üzülmüyorum inan. Hani bir söz vardır: Bazen istediklerimizi elde edememek mutluluğumuzun ayrılmaz bir şartıdır. İşte belki de asker olsaydım mutsuz birisi olacaktım. Rütbeli bir asker olma şansını vermeyen hayat sıradan bir asker olma kapısını açık bırakmış gibi bu da yetmez mi insana bize? Hem seçilmiş insanlar olarak değerlendiriyorum bu tür hastalığı olanları. Her üç yüz dört yüz çocuktan birinde görülüyor; galiba tanrı onları sevdiği için bu sıkıntıyı vermiş olacak onlara ve onlar sabrettikleri için de tüm pektusluları cennetine koyacak.

Sıkıntılar sıkıntılar da olacak hayatta Elmira. Sevinçler de. Hastalığımla ilgili bilgiler toplarken hani – “deformitenin psikolojik etkileri vardır. Bu çocuklar olayın farkındadırlar ve genellikle utangaç, içe kapanık ve bazen yalnızdırlar. Çocuklar toplum içinde soyunmaktan kaçınarak kendilerini soyutlarlar, yüzme ve diğer sporlara, okul ve ekip aktivitelerine katılmazlar. Bu durum okul başarılarında düşmeye sebep olabilmektedir.” şeklindeki bilgilerle karşılaşmıştım ve bütün bu süreçlerini yaşamıştın hastalığının ve yaşamaya da devam ediyordun. Öyleki birileri için sıradan olan şeyler senin için hiç de sıradan olmadı. Söz evlilikten, askerlikten açılınca sustum hep. Pazar günleri düğün konvoyları korna sesleriyle yüreğini burktu kimi zaman Akranlarının birçoğu evlenip çoluk çocuğa karıştığında yeni bir acıyla tanıştın: Evlilik; zaten Çevrendeki insanların tek derdi evlenmen olmuştu senin. sık sık ne zaman evleneceksin yaşın geçiyor? Sorularına muhatap kalıyordun. Sen Heie yüksek lisans tamamlansın, askerlik bitsin gibi kaçamak cevaplar veriyordun? Yürürken bakışlarından anlıyordun yol kenarına oturmuş kadınların içinden geçenleri. Yok yok hasta bu çocuk, baksana bir kızlarla falan pek ilgilenmiyor, evlenmiyor gibi… Ama bilmiyorlardı görünüşte sağlam fakat üzerindeki gömleği çıkardığında rahatsızlığı bütün çıplaklığı ile ortaya çıkan birisinin ol karşılarında durduğunu. Ne acı bir şey bu Elmira ayağın olmasa ben sakatım dersin ama bu derdi öyle herkese açamıyorsun senin gibi güvenilir sırdaşlarım o kadar az ki…

Sen pektuslu genç Platonik aşklar yaşadın kendi çapında. Çekingendin çoğu zaman seni seviyorum diyebilmek ne zor bir şeydi senin için? Zaten söyleyemedin de çoğu zaman. Evet, âşıktın ama bilmedi bunu sevdiğin ya da sevdiklerin. Hayallerini süsleyen bir kız vardı doğru fakat onun gizli bir hayranı olarak kaldın hep. Hiç mi anlamadılar seni. Sen onların gözünün içine sevgi dolu hislerle bakarken, hiç mi dokunmadılar güvercingöğsünde bir kuş gibi çarpan yüreğine? Ama sevdin işte… Göğüs kemiklerimde şekil bozukluğu var diye kalbimi mi de hasta sanmıştın yoksa Elmira ?

İlk âşık oluşumda kalbim aşk gibi kutsal bir duyguyla çarparken ne diyeceğini düşündün sevdiğine ya da onun ailesine ne diyebileceğimi. Ne diyecektim sahi Amca ben kızınızı çok seviyorum ama benim göğüs kemiklerimde şekil bozukluğu var ve ben onunla evlenmek istiyorum mu?. Çok denedin belki bunu söylemeyi çok da istedin ama aması var işte o sihirli sözcükleri söylemeye dilin bir türlü varmadı. Söylemek zordu dar bir çevrede her şeyi ve söylesen de anlaşılmayacaktın belki de alay konusu edilecektin. Nitekim öyle de oldu bir hemşire kızı sevmiştin hep korktuğun hastanelerden birinde çalışan. Onu görmek için gittiğin özel bir hastanede beyaz önlüğü içinde gördüğün de dakikalarca bakışmıştınız ve o günün akşamından beri bir gün olsun rahat uyku uyuyamamıştın hani. Söylemek istemiştin ne kadar çok sevdiğini ama bir türlü söyleyememiştin buna rağmen beklemiştin bir mucize olur da kavuşuruz diye.Bazen ağlamak istemiştin hıçkıra hıçkıra onun çalıştığı hastanenin önünden ne zaman geçsen.Onun bundan hiç haberi olmamıştı.

Yaz tatilinde memlekete döndüğünde evinize oturmaya gelen ablası kardeşim Sivas’ta bir devlet hastanesine yerleşti dediği an sen de ağır düşüncelerin altında ezilip kalmıştın. Üç beş aydır orada çalışan bir kız şimdiye kadar bir sevgili de bulmuştur kendine gibisinden içinde çıkılmaz hesaplara dalmıştın oysa sen onu o kadar çok seviyordun ki onun uğrunda ölmeye çoktan hazırdın. Tanrı şahit olanlara. Bunun ardından birkaç ay sonra platonik sevgilinin ablası annesiyle Sivas’a gidince ve birkaç gün orada kalınca nişan hazırlıkları falan mı var diye kahrolmaya başlamıştın ve bu metni kaleme aldığın anda hala oradan dönmemişti. Baldız adayı ile annesi niçin gitmişlerdi, döndüğünde her şey gün yüzüne çıkacaktı. Bekleyiş, derin bir bekleyiş… Sonra iç geçirmeler, keşke sağlam bir vücudum olsaydı. Onu ne kadar çok sevdiğimi olanca gücüyle haykırırdım ya da hiç sevmeseydim gibisinden. Şimdi haykır diyeceksin belki ama bunu ona nasıl anlatırım Elmira ya yok derse bu daha kötü olmaz mı sence? Ne dersin onunla görüşüp onu ne kadar çok sevdiğimi ve ardından göğsümdeki şekil bozukluğunu söylemeliyim mi ona ? Kabul eder mi dersin benimle evlenmeyi. Bilmiyorum Elmira birtakım cevapsız sorular… Ama isyan etmiyorum seviyorum sadece bu iki bilinmeyenli denklemi çözmeye çalışıyorum.

Sustun çoğu zaman. Sevmek çok kolaydı bir işti ama unutmak bir o kadar zor oldu senin için. Geçmişin tortusunda aradın kaybettiklerini. Oysa sen yol isteyen bir attın ve ağzına yalnızlık, hastalık gibi acı gemler vurulması alıkoydu yolundan seni. Ama sen direndin sevmeye engel değil dedin hastalık, sevdin de. Başkalarında buldukları fiziki özellikleri sende bulamadıkları için terk edildin belki belki de hiç kız arkadaşın olmadı. Sevda dedin kör cellâtlara sundun boynunu işte…

Bak şimdi Nietsche’nin “İnsanı öldürmeyen acı onu güçlendirir.” sözü geldi aklıma evet şimdi acılarımla daha güçlüyüm Elmira ? Yaşamak yine de yaşamak tüm kötülüklere inat yaşamak. Hem tanrı bütün hastalıkların çaresini vermemiş mi Elmira neden tedavi yollarını araştırmıyoruz? Tüm korkumuz ölmekten mi değil bence? Belki biraz anlaşılmamak, hastalığımızın başkalarınca duyulacağı ve alay edileceği endişesi ya da…

Biliyorum durumumu az çok anlıyorsun ama sen hasta değilsin Elmira Beni anlaman için senin de benimle aynı hastalığı yaşıyor olman gerekir Çünkü iki hasta kadar birbirini anlayan hiç kimse yoktur bu dünyada?

Sahi geçen yıl askerlik tecili için Mamak askerlik şubesinde sabahın köründe sıraya girip saat beşe kadar sıranın bana gelmesini beklediğimi ve o sıcak altında karmaşık duygular içinde beklediğimi bilirsin Elmira. Sana haber vermemiştim ya çürüğe ayırırlarsa bunu sana nasıl söylerdim. Ne büyük bir işkenceydi o gün. Ama ben korkmuyordum. Hadi soyun dediklerinde bu şekil bozukluğunu gizleyen o elbiseleri üzerimden atacaktım. Sen olmayacaksan yanımda neden korkardı ki insan ve sıra bana geldi.On beşerli gruplar halinde içeri alındın, endişe ile içeri girdin.

Değişik eğitim düzeyinde insanlarla pektuslu bir yüksek lisans öğrencisi. Soyun dediklerinde pervasızca soyundun herkesin içinde. Ne olacaksa olsun dedin ama bu sistemi sorgulamadan da edemedin. Neden asker olacakları içeri tek tek almıyorlar neden hastalığı olan insanları rencide ediyorlar? Cevap bulamadın sorularına ve bunları düşünürken tam karşındaki masalarda oturan rütbeli askerlerin başka rahatsızlığın var mı sorularına cevap verdin. İmzaladın ve çıktın sana uzatılan verilen sağlık kararı raporuna itiraz etmiyorum yazılı belgeyi. Sonuca bakmak istemedin önce sonra bakabildin A grubu arızalı askerliğe elverişlidir. Ya çürüğe çıkarsalardı. Kız da vermiyorlar ya çürüğe çıkanlara. Olsun be Elmira kız da vermesinler çürüğe çıkanlara. Dedim ya yaşamak her şeye rağmen yaşamak. Bilgisayarlara sızan inatçı bir virüs gibi hayat işte be buradayım demek ama hayatla inatlaşmamak. İşte böyle Elmira uyku tutmadığında ve hastalığımı her hatırlayışımda gecenin geç saatlerinde üç yoldaş- kağıt, kalem ve ben- uyanık seninle dertleşiyoruz.Ha bu arada platonik sevgilimin annesi ve ablası da döndü Sivas’’ta.Krizantem çiçeğime kaymakamın oğlu talipmiş.Bir bu eksikti zaten neyse ki kız kibarca reddetmiş.İnan,Kaymakam Efendi’nin oğlu da böyle bir dertle yaşasa onu da görürdük Elmira.Derin bir bekleyiş,bir mucize olmalı kavuşmamız Radyom yine açık Sezen Aksu’dan “Gülümse” adlı parça çalıyor belki bir gün bir film gelir bu şehre….O çala dursun biz de bir gün kavuşuruz iki çılgın nehir gibi birbirimize ya da böylesi daha güzel Elmira.Hasta olmasaydım bir gün sana hastalığımı söylediğimde bu aşkın nasıl sonlanacağını tahmin edemeyecektim. 24.06.2009 04:20:46

Osman Gül

Doğu Anadolu Bölgesinin İlk Nuss Ameliyatı Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Gerçekleştirildi


Doğu Anadolu’da İlk “Nuss Operasyonu” Yapıldı

Nuss Operasyonu hakkında bir gelişmeleyi aktarmak istedim . Erzurum'da yapılan ilk ameliyatla ülkemizin doğu bölgelerinde yaşayan hastalarımız için alternatif olacak bir merkezde daha yöntem başarıyla uygulanacak artık. Detaylar aşağıda yer almaktadır..

Genellikle doğuştan gelen bir hastalık olarak bilinen göğüs çöküklüğü hastalığının tedavisinde kullanılan Nuss tekniği Doğu Anadolu Bölgesinde ilk olarak Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 4 hasta üzerinde uygulandı. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Yüksel, Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Cerrahi Ünitesi doktorlarından Op. Dr Erdal Yekeler ve Op Dr. Hakkı Ulutaş’ın öncülüğündeki ekip tarafından gerçekleştirilen ilk ameliyatlarda, doğuştan göğüs çöküklüğü hastalığı olan Ahmet ve Fatih Çakır isimli kardeşlere başarılı bir müdahalede bulunuldu.

Müdahale sonrası bir açıklamada bulunan Prof Dr. Mustafa Yüksel, “Son sistem teknolojiyle donatılan Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Nuss Operasyonun ilk adımını attık. Bölgede ilk olarak gerçekleştirilen bu operasyon, basit ancak dikkat gerektiren bir yöntem. Meslektaşlarımız artık bu yöntemle hastalarına müdahalede bulunarak, tedavi yoluna gidecekler. Yapılan ilk ameliyatta oldukça başarılı olduklarını gördük. Bu da bizler için önemli bir ayrıntı. Çünkü bundan sonraki operasyonları kendileri gerçekleştirecek. Yurt dışında aldıkları eğitimin burada başarılı bir tatbikini gördük. Şimdiden hepsine kolaylıklar diliyorum.” dedi.

Nuss Operasyonu ile ilgili olarak Prof Dr. Mustafa Yüksel tarafından Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans Salonunda 23.09.2009 tarihinde saat 16 : 00 da bir bilgilendirme konferansı verildi.

NUSS TEKNİĞİ NEDİR ?
Nuss Tekniği ilk olarak, Amerikalı bir cerrah olan Prof. Dr. Donald Nuss tarafından 1990’lıyıllarda Amerika’da uygulanmıştır.

Yeni yöntemle 1 saat gibi kısa bir sürede yapılabilen bu ameliyatla hastalar sorunsuz bir ameliyat sonrası dönemle sağlıklarına kavuşmaktadırlar.

Ameliyat sonrası hastaların ağrısı dindirilir ve gerekli solunum egzersizleri yaptırılır. Hastaların operasyon sonrası iki ay süre ile spor yapmaları ve ağır kaldırmaları yasaklanır. İki ay sonrası ise göğüs kaslarını geliştirici egzersizler önerilir, özellikle yüzme çok yararlıdır. Temas sporlarına ise 6 ay sonra başlanabilmektedir. Operasyon sonrası belli sürelerde hastaların takip edilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, göğüs kafesi kozmetiğini bozan göğüs çöküklüğü hastalığı yeni ameliyat yöntemiyle (Nuss Tekniği), daha az hastanede kalış süresi, mükemmel estetik sonuç, basit ve kolay bir ameliyat ve rahat bir ameliyat sonrası dönemle yüksek düzelme oranıyla başarılı olmaktadır. Erken yaşlarda yapılan düzeltme, göğüs kafesi iskeletinin doğal gelişimini bozmaz ve gelişmenin normal olmasını sağlamaktadır. Çocukların sosyal gelişimi bozulmamakta ve kendilerini toplumdan soyutlamamaktadırlar. Kemikleşmenin tamamlandığı daha ileri yaşlarda ameliyat mümkün olmakla birlikte teknik olarak daha zor olabilmekte ve psikolojik problemlerle mücadele zorlaşmaktadır.


14.09.2009

Marmara Üniversitesi Göğüs Cerrahisi Günleri Kapsamında “Hasta Okulu” Toplantısı Gerçekleşecek



Marmara Üniversitesi Hastanesi, tüm pektusluları “Hasta Okulu” ile bir araya getiriyor.

Göğüs duvarı deformitelerinde ameliyat yöntemleri ve psikososyal soruların konuşulacağı toplantıda; Nuss ve Abramson prosedürlerini (kapalı yöntem ameliyatları ) Türkiye’de ilk kez uygulayan Marmara Üniversitesi Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Yüksel konuşmacı olarak yer alacak ve hastaların sorularını yanıtlayacak.

Cerrahi yöntemlerle ilgili yapılacak bilgilendirmeden sonra pektus ekskavatum ve pektus karinatum hastalarının ameliyat öncesi ve sonrası yaşadığı psikolojik sorunları Marmara Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı öğretim görevlisi Doç. Dr. Kemal Kuşçu katılımcılar için değerlendirecek ve konuşma sonrasında hastaların sorularını yanıtlayacak.

26 Eylül Cumartesi günü Marmara Üniversitesi Hastanesi Konferans Salonu’nda düzenlenecek "Hasta Okulu" etkinliğine tüm pektusluları davet ediyoruz!

Hasta Okulu Etkinliği
Konu: Göğüs duvarı deformitelerinde sorular ve sorunlar
Tarih: 26 Eylül 2009, Cumartesi
Saat: 10:00 Panel, 12:00 Kokteyl
Yer: Marmara Üniversitesi Hastanesi Konferans Salonu (Acil Binası Kat:5) Altunizade – İstanbulİletişim: 0554 471 37 00


31.07.2009

Pektusum.com Facebook'ta!


Pektus öyküsü olan kişiler ile interaktif bir iletişim kanalı oluşturup hikayelerin aynı havuzda toplanmasını ve tecrübelerin diğer hasta ve hasta yakınlarına yol göstermesini hedefleyen Pektusum.com, sosyal medya platformlarında pektusluları buluşturmaya devam ediyor. Pektusum.com facebook grubuyla bir çok kişiye ulaşmayı hedefliyor.


Tüm pektuslularla birarada olmak ve fikir alışverişinde bulunmak için herkesi grubumuza davet ediyoruz.



2.07.2009

Pektusum ve Güneş


Yazın ilk ayının sonuna yaklaştığımız şu günlerde birçok kişi okulların kapanması ile birlikte tatil merkezlerine akın etti.

Tabiî ki pektuslular da….

Operasyon geçirenler bu sene denize girmek için daha farklı bir heyecan duyuyorlar; yeni bir görünüme sahip oldukları için çekincesiz kendilerini sulara bırakacak, sırt üstü uzanarak rahatlıkla güneşlenebilecek ve tatillerinin tadını belki de ilk defa tam anlamıyla çıkaracaklar.

Yüzerken “BAR” nedeni ile zarar görür müyüm?

Yüzme kalp-damar, solunum ve sinir sistemine çok faydalı bir spor aynı zamanda vücudumuzdaki birçok kasın aynı anda çalışmasını sağlayarak iskelet-kas sisteminin gelişmesine katkı sağlar. Nuss ve Abramson operasyonu geçirmiş kişilere spor yapmaları önerilirken sırt, omuz ve göğüs kaslarının da çalışmasını sağlayan yüzme özellikle tavsiye edilmektedir ancak hangi sporu yapıyorsak dikkatle ve kendimizi zorlamadan yapmamız gerektiğini unutmamalıyız.

Güneşlenirken de dikkat etmemiz gereken bazı durumlar var. Güneşin ultraviyole ışınları etkisini, cilt yanığı ve cilt kanseri riskini azaltmak için özellikle sıcağın yoğun olduğu dönemlerde (saat 11.00 - 16.00 arası) uzun süre güneşin altında kalınmamalı, gölge tercih edilmelidir. Koruyucu yağlar ve kremler güneşe çıkmadan yarım saat kadar önce sürülmeli ve her 2 saatte bir ve yüzdükten sonra tekrarlanmalıdır.

Nuss veya Abramson prosedürü uygulanmış kişilerde barların varlığı güneşlenmeye engel değildir.

Güneşlenmek BAR’a tamamen zararsız ancak ameliyat bölgelerimize daha özen göstererek güneşin dik açıyla geldiği zamanlarda güneşlenmemeye dikkat etmeliyiz. Cerrahi müdehale için yapılan kesi ile birlikte o bölgedeki bazı dokuların ve renk hücrelerinin zarar görmesi yara izinin (scar) normal cilt renginden daha açık renkte kalmasına sebep olabiliyor. Vücut o bölgeyi tamir ediyor, yara tamamen iyileşiyor ama cilde renk veren hücrelerinin tekrar oluşması zaman alıyor. Güneşlenme ile birlikte vücut bronzlaşırken yara izleri aynı renkte kalıyor ve daha sonra rengi dengelemek maalesef mümkün olmuyor. Bunun için güneşlenmeden önce renk dengelemek üzere 3 ay süreyle scar üzerine “Dermatix si gel” sürülmesi gerekiyor. Bu sürecin sonunda güneşlenirken ise Avene SPF 40 veya 50 emulsiyon güneş kremi kullanılması doktorlarımız tarafından tavsiye edilmektedir.

· Solariuma girmede de bir sakınca yok ama cilt kanseri riskini arttırdığı için dermatologlar tarafından tavsiye edilmemektedir.

İkinci Uluslararası Nuss Prosedürü Çalıştayı 26-27 Haziran Tarihlerinde Gerçekleşecek


26-27 Haziran 2009 tarihlerinde farklı ülkelerden bir çok cerrahın katılımıyla Nuss Prosedürü Çalıştayı Marmara Üniversitesi Hastanesi'nde düzenlenecek. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde üniversitenin rektörü Prof. Dr. Necla Pur’un himayelerinde uygulamalı olarak gerçekleştirilecek bu çalıştaya; göğüs duvarı deformitelerinde kapalı yöntemleri tıp dünyasına kazandırmış olan Dr. Donald Nuss ve Horacio Abramson da yer alacak.

Uluslararası katılımlı ilk Pektus Deformitesi Onarımı Çalıştayı, Marmara Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dallarınca 27-28 Haziran 2008 tarihinde İzmir’de başarıyla gerçekleştirilmiştir. 26-27 Haziran 2009 tarihinde, Pectus Interest Group olarak İkinci Uluslararası Minimal İnvazif Pektus Deformitesi Onarımı Çalıştayı ise Marmara Üniversitesi'nde İstanbul’da düzenlenecektir.

II. Nuss Prosedürü Çalıştayı'nın programına aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz. http://www.nussprocedure2009.org/tr_preliminary.asp

* Dr. Donald Nuss öngörülemeyen bir problem nedeniyle çalıştaya katılamayacağını yakın zamanda bildirmiştir.


Bilimsel Komite

Mustafa Yüksel
Korkut Bostancı
Ahmet Önen
Nezih Özdemir
Şinasi Yavuzer
Mehmet Bilgin
Francis Robicsek (ABD)
Hans Pilegaard (Danimarka)
Horacio Abramson (Arjantin)
Walter Klepetko (Avusturya)
Amulya K. Saxena (Avusturya)
Ivan Schewitz (Güney Afrika)
Patricio Varela (Şili)
Paschoal Napolitano (Brezilya)
Marlos de Souza Coelho (Brezilya)
Jose Ribas Milanez de Campos (Brezilya)
Laureano Molins (İspanya)

1.04.2009

Yeni Yöntemler ve Askerlik Yükümlülüğü

Nuss operasyonundan bir ay sonra işime döndüğümü diğer yazımda sizlerle paylaşmıştım. Bu tabiî ki operasyonu geçiren kişiye bağlı bir süreç iki haftada toparlanan veya daha fazla dinlenmeye ihtiyaç duyan arkadaşlarımız da yok değil...

Herkesin hızlı iyileşmesini dileyerek asıl konumuza değinmek istiyorum; bu ameliyatı olmaya karar vermiş beyler için askerlik gibi bir konu gündeme geliyor. Askerlik yükümlülüğü ile ilgili çok soru aldığımız için bu konudan bahsetmek istedim. Aileler, operasyon geçirmiş veya yeni yöntemler için karar alma aşamasında olan kişilerde bazı endişeler ortaya çıkıyor. Doktorlarımızdan ve askerlik çağı gelmiş pektuslulardan okuyucularımız için Nuss ve Abramson prosedürü uygulanan kişilerde askerlikle ilgili bir sorun yaşanmadığını öğrendik. Belki bir ay sonunda değil ama aktiviteleri rahatlıkla yapacak duruma gelindiğinde bu yükümlülüğü yerine getirmekte bir sakınca olmadığını doktorlarımızda onaylıyorlar. Askerlik öncesi yapılacak muayenede de sizi sağlık durumunuza göre değerlendirip görevlendirilebilirler.

Konuyla ilgili olarak Pektusum.com üzerinden kendi hikayesini ileten Mehmet’in yazısını paylaşmak istiyorum:

2006 yılının Mart ayında Marmara Üniversitesi Hastanesi'nde Mustafa Hocamın önderliğinde nuss ameliyatı olmuştum. Ameliyatta bir adet bar takıldı, 3 yıldır bar vücudumda ve herhangi bir sorun da yaşamıyorum. Hatta şu anda Gaziantep'te vatani görevimi yapıyorum. Aslında belki askere almazlar diye tereddütlerim vardı ama askerlik şubesindeki muayenede bu ameliyatın askerlik görevini yerine getirmede bir engel olmayacağını söylediler. (Not: Askerdeyken kaytarmak gereken zamanlarda bu durumu öne sürerek bazı işlerden (kömür taşımak vs.) kaçabiliyorsunuz bilginize.. :) Uzun lafın kısası; bu ameliyatı olmayı düşünüyor ve fikrimi soruyorsanız mutlaka olun derim. 3 yıldır bir kez bile geriye dönüp de "keşke bu ameliyatı olmasaydım" demedim... Mustafa Hocam ve ekibine teşekkürler...

‘Mehmet Küçük’


Bilgi verdiği için Mehmet'e çok teşekkür ederiz.

Doktorumun önerisi ile spor yapmaya 3 ay sonunda başladığım için askerlikte yapılan çalışmaların daha ağır olacağını da düşünerek biraz beklemenin faydalı olacağı sonucunu çıkarıyorum. Kendinizi hazır hissedene kadar tecil ettirmek için belki doktorunuzdan rapor alabilir veya askeri muayenede durumunuzu anlatabilirsiniz. Muayene sonrasında geri hizmette görevlendirilebilir kendinizi çok zorlamadan bu yükümlülüğü tamamlamış olabilirsiniz.

Pektusum.com’da askerlik ile ilgili hikayenizi paylaşmak için tıklayınız.

10.02.2009

Benimde 'BAR"ım var bende insanımm :)

Barım olunca ne olacak? Pektus barı dedikleri nedir? Nasıl bir duygu göğsünde bar olması? Ne kadar zaman sonra işime döneceğim? Biri yanlışlıkla çarparsa, düşersem kayar veya yeri değişir mi? AVM'lerde içimdeki metalden dolayı sıkıntı çeker miyim? sorular sorular..



Barım var :(
Ee ne olmuş??



Sevgili pektuslular:))

Pektus ekskavatum (kunduracı göğsü) nedeni ile Nuss Operasyonu geçirdim (18 Kasım 2008) ve şuan biri 25 diğeri 22 cm uzunluğunda iki tane gıcır gıcır barın sahibiyim :)) Biz ona platin demiyoruz bu arada onun adı BAR..



Öncelikle buyurun onu daha yakından tanıyalım....

Nikel karışımlı (paslanmaz) çelikten, belli medikal firmaları tarafından kişiye özel üretilen, göğüs kafesimizin olması gerektiği şekli almasına yardımcı olan bu barlar, insana hayatının geri kalanını zehir etmezler. Onlar yaşımıza ve durumumuza göre vücudumuzda bizimle en az 2 en çok 4 yıl kalacak misafirlerdir. Deformite durumuna göre operasyon sırasında kaç tane takılacağı belirlenir. Vücudumuza, göğüs kafesimize vidalanmazlar. Göğüs kafesinin iki yanından yapılan küçük kesilerle açılan tünel içerisinden deformiteli bölgeye yerleştirilip ters çevrilmek suretiyle bizi estetik bir görüntüye kavuştururlar... Sonunda da bizden genel anestezi altında geri alınacaklardır. (O zaman geldiğinde kimsenin ayrılmak isteyeceğini düşünmüyorum )






İlk bir ay sonunda BARlara alışmaya, 3 ayın sonunda ise varlıklarını unutmaya başlarsınız. İşinize -okulunuza 1 ay sonunda rahatlıkla dönebilirsiniz.


[Bu arada görsellere bakıp lütfen korkmayın onlar sadece ziyaretçileri bilinçlendirmek içindir. Kimseyi korkutmak gibi bir niyetim yok zira korkulacak bir şey de yok.]


Detaylı bilgi için: http://www.pektus.com/kategoridevam.aspx?id=24


Bar korkulacak birşey değildir!

Herkes aynı duyguyu yaşıyor sanırım. Ameliyat öncesi büyük bir merak vardı bende. "Nasıl hissedeceğim???" en cevaplanmasını istediğim fakat cevabını yaşamadan öğrenemeyeceğim bir soruydu. Ameliyat sonrası yeni taburcu olunan dönemde artık eskisi gibi olamayacağını düşünüyor insan. Şimdi geriye bakınca bunun ne kadar gereksiz bir kaygı olduğunu anlıyorum. Hergün bir önceki günden farklı ve iyi hissediyorsunuz kendinizi. Şuan 3 ayı geride bıraktım ve operasyon öncesi yaptığım herşeyi yapabiliyorum. (Dans etmek , işe gitmek, hafif spor vs. vs.)


Her zaman söylediğim gibi bu bir süreç.. Beden - ruh sağlığınız için bunu göze alıyorsanız barlara vücudun alışma süresini de hesaplamanız ve psikolojinizi ona göre hazırlamanız gerekiyor. Operason sonrasında yaşanan sıkıntılarda geride kalıyor. Biraz ağrı olması çok normal ve beklenen bir durum ama inanın çok büyük ağrılar çekmedim. Daha çok huzursuzluk hissi yaşadım. Bu da psikolojik olarak yoruyor hiç bitmeyecek gibi geliyor ama doğru telkinlerle güçlü durmaya çalışmak buradaki en doğru hareket olur(!) Vücudunuzdaki uyuşma hissi yavaşça geçerken sizde barı içinizde yavaşça hissetmeye başlıyorsunuz. Gün geçtikçe ben buradayım diyor sanki. Uyuşmanın yavaşça geçmesi bu alışma dönemine yardımcı oluyor.



Gelelim AVM fobisine ve alınması muhtemel darbelere..



Öncelikle alışveriş merkezlerinde cihazlar ötmüyor arkadaşlar :)) (Tecrübeyle sabit) Hava alanında sorun olacağını düşünüyordum ama onunla ilgili de bir sıkıntı olmadığını Nuss barı olan bir hastadan öğrendim. Barı olan kişilere hazırlanan küçük kimlik kartları var x-ray cihazları için kartı kullanmıyorsunuz bile ama tedbir olarak yanınızda bulundurmanızda fayda var:))

Birinin çarpmasından korkuyorsanız hemen anlatıyorum: İki ayı tamamladığımda yolda yürürken biri bana çarptı ( çok büyük bir darbe olduğu söylenemez ) anlık bir acı hissettim fakat hemen geçti. Kendinizi böyle durumlar için rahatlatın biraz..


Barınız var diye kalabalıktan korkup, insanlardan kaçmayın; bunun kimseye faydası olmaz hatta ilerde üzerinizde sosyal fobi gibi bir etkiye neden olabilir. Bir ayı tamamladığımda işe başladığımı belirtmiştim. Hastaneden çıktıktan 1,5 hafta sonra yapılan ilk kontrolüme de tek başıma gittim. "İyi" hissettikten sonra çıkıp dışarıda güzel bir yürüyüş yapın sadece yürüyüş değil ne isterseniz yapın yalnız kendinizi fazla yormadan, zorlanmadan. "BAR" demek eve kapanmak demek değil ki...


Düşmeye gelince; çok endişelendiğim bir konu olduğu için bu sene İstanbul'a fazla kar yağmayışı yüzümü güldürdü diyebilirim. Doktoruma ameliyat olmadan özellikle sormuştum.
- "Kar yağınca kayıp düşersek (kar yağmadan da düşebiliriz) barlar iç organlara batar mı veya cildi yırtıp dışarı çıkarmı?"

Tabiki hayır :)) Bunu şimdi anlamam muayene sırasında zevzeklik yapmamı engellememişti. Henüz düşmedim işin bir de o kısmı var. Düşersem yazarım okuyucularla mutlaka paylaşacağım...


Bu kadar laf kalabalığının ardından bir sonuca varmamız gerekirse eğer;


Barınızı sevin... Siz sevmezseniz sizin adınıza başkası onu sevemez :)))


Mutlu, sağlıklı günler dilerim.